16 Kasım 2018 Cuma

Yalnızlık Üzerine

Sazının teline vurmadan şöyle der Erkan Oğur:"Sizi göremiyorum ama çok kalabalık değilsiniz herhalde." Bunun üzerine alkışların dozajı yükselir ama seyirciyi yine de göremez. Yalnızdır aslında sahnede, tıpkı hayat sahnesindeki herkes gibi. Seyircidir çünkü etrafındakiler. Sana dokunamaz, seni duyar ama tam da senin dilini konuşamaz. Bizim dışımızdaki herkes seyircidir hayatımızda. Hiçbiri dünyayı tam olarak bizim algıladığımız gibi algılayamaz. Birileri bizi duysun, anlasın isteriz. Çoğalırız, kalabalıklaşırız bunun için. İçinden çıktığımız aileyi bırakmayız, âşık oluruz, aile kurarız, çocuklarımız, torunlarımız olur, akrabalarımız, arkadaşlarımız, dostlarımız, evcil hayvanlarımız olur. Kalabalıktır aslında etrafımız, ama bir mesafe vardır diğerleriyle. Sahnedeki sanatçının kalabalıklar içindeki yalnızlığı gibi, yalnızızdır. Bu manevi yalnızlık başlarda pek hissedilmez. Dar bir çemberin içindeyizdir en başta aileyle beraber. Bu çember biraz daha büyür okul  bitene kadar. Biz çemberin merkezinden belli bir yönde ilerleriz, etrafımızdakiler de öyle. Sonra okul yıllarının sonunda daha büyük bir çember içindeyizdir arkadaşlarımızla. Biraz farklılaşma vardır ama biz kendimize yakın olanlarla çemberin bir köşesine sığışmışızdır. Okul biter, çalışma hayatı başlar, 30'lu yaşlar gelir. Çemberler kocaman olmuş ve herkes bir köşesine savrulmuştur. Yakınındakiler gittikçe azalmıştır ve çok da dibinde değillerdir sanki çocukluğundaki gibi. Manevi yalnızlık daha da hissedilir olmuştur.  Çember daha da büyür gider...

Bu manevi yalnızlık her zaman da kötü değildir. Fiziksel yalnızlık ile birleşince düşünmeyi, sorgulamayı sağlar. Hatta yaratıcılığımızı arttırır. Sancılıdır ama bir şeyler üretmemizi sağlar. Bizimledir hep yalnızlık. Jülide Özçelik'in de dediği gibi:

"...Sevinçle, hüzünle, umutla geçer ömür
Ama yine sen kendinle kalırsın."

Bonus: Jülide Özçelik - Kendinle Kalırsın


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder