23 Ekim 2021 Cumartesi

Kemeraltı ve Çocukluğumun Yaz Tatilleri

Bugün kendimi şımartmaya karar verdim. Julia Cameron'ın "Sanatçının Yolu" kitabındaki tabirle sanatçı buluşmasına çıktım. Başta amacım İzmir'den ayrılmadan Kemeraltı'nın bilmediğim yerlerini keşfetmeye çalışmak ve güzel şeyler yemekti. Aslında yaptım da bunu. Ama sonra ayaklarım beni çocukken yaz tatillerinde babamın dükkanında çırak olarak çalıştığım yerlere götürdü. 

Bu yerler, şu anda Kemeraltı'nın atıl bir bölümü olan ve İkiçeşmelik caddesinde, Agora ören yerinin karşısında bulunan Havra sokağı civarındaki sokaklar. Eskiden çok fazla ayakkabıcı atölyesi vardı bu bölgede. Babam ve dedemin beraber işlettiği, belediyenin ayakkabıcıları Pınarbaşı'na taşıma kararıyla kapanan "Aydın Pide ve Kebap Salonu" işte tam bu bölgede, Agora'nın karşı sokağındaydı. Orta-2'ye kadar, Heidi izlemek yerine -nasıl da merak edip hiç izleyememiştim- çocukluğumun yaz tatillerini geçirdiğim sokağın şimdiki hâlinin resmi şöyle:


Hemen şu soldaki direğin yanındaydı dükkan ve satıldı tabi artık. Ne kadar da uzun bir sokaktı küçükken. Elimde tepsilerle civardaki ayakkabıcılara pide ve yemek taşıdığım, kan ter içinde öğle servisinde babama yardım ettiğim zamanlar gözümün önünden geçiyor. Servis bittikten birkaç saat sonra "boşları" toplama işi başlardı. Şimdiki gibi kullan-at teknolojisi yoktu o zaman. Bulaşıkçı teyzemiz vardı ve hep o yıkardı toplanan boş demir tabakları. Nedendir bilmiyorum babam hep "kaynana" derdi o bulaşıkçı teyzeye. Babamla sürekli atışırlardı gülüşmeler içinde. Hiç dişi yoktu kaynananın ama hep sigarası ağzındaydı. Olimpiyatlarda kül silkmeden en çok sigarayı içme diye bir dal olsa kaynana kesin şampiyon olurdu. Bulaşıkları bitirince ertesi gün için soğanları soyar ve giderdi. 

Tam dükkanın önünde eğer o yaz kuzenim Erdem geldiyse işler hafifledikten sonra paket kağıtlarından uçak yapar ve uçurup yere düşmeden yakalamaya çalışırdık. Terleyince aynı paket kağıtlarını dedem sırtıma koyardı bazen - ne saçma! Bir de kedimiz vardı: Arap! Simsiyah bir kediydi. Akşamüstü  kasaptan kullanılmayan ete benzer ne varsa Arap için alırdık. Severdim onu ve oyunlarla beraber onu beslemeyi. Akşam olunca tek başıma 86 numaralı otobüse Çankaya'dan biner ve Üçyol'da inip eve giderdim. Hâlâ enerjim varsa sokakta arkadaşlarımla top oynardım.

Bir de şerbetçi amca vardı. Babam arada bana ev yapımı şerbet ısmarlardı. Yazın sıcağında içtiğim o şeftali ve karadut şerbetlerinin tadı hâlâ aklımda. Şerbetçi amcanın gözleri pek iyi görmezdi. Nedendir bilmiyorum gözlük de almazdı. Ama altılı ganyan -veya spor toto tam hatırlamıyorum- bültenini gözünün 3-5 cm yanına yaklaştırıp okuduğunu çok iyi hatırlıyorum. Şerbetçi amca o güzel şerbetlerinin tam da şurada (resimdeki iki arabanın arasında bir yerde) satardı:


Çocukluğumun yaz tatillerinden hatırımda devasa iş hanları, Mars kadar uzak Havra sokağı ve etrafındaki esnaf var. Bugün gördüğüm ise hepsinin küçültülmüş versiyonu ya da ben büyüdüm; bilmiyorum. Kemeraltı'nın Mezarlıkbaşı tarafından girişinde yer alan Havra sokağının etrafında gerçekten de bir sürü havra yani sinagog varmış. Önünden geçip fark etmediğim o yerler şimdi restore edilmiş. Mesela Portekiz sinagogu şöyle:


Kemeraltı ile beraber çocukluğuma bir ziyaret yaptım bugün. Yazın herkes çizgi film izlerken benim pişik içinde yaptığım çıraklığı iyi hatıralarla andım. Yüzümde bir gülümsemeyle dolaştım o mekânları, güzel Agora'nın hemen karşısındaki o değerlenmeyi bekleyen sokakları. Herkes çocukluğunun mekânlarını ziyaret edip güzel hatıralarla donatabilir bence. Kötülükler varsa da o kötülüğü yapanları affedebilir. Geriye güzellikler kalır...








4 yorum:

  1. Halacığım yıllar önce yaşadığımız mahalleyi ve cocukluğumuzda yaşadığımız binayı(değişmiş hali tabii)ne güzel anlatmışsın.O eski yıllarımı şu anda tekrar yaşamış gibi oldum.Kalemine ve yüreğine sağlık.Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Az dağıtmadik o kiremitte köfteleri. Bizde az yemedik. Hala nadirende olsa oralardan geçerken hatırlarım o günleri, karate salonu üstündeki evinizdeki iftarları,edilen iftar dualarını. Farklı bir semte taşınmanız belki de çocukluğun ilk vedasıydi. Eskidendi çok eskidendi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, güzel günlerimiz geçti Betonyol'daki evde. Sokakta maç da yapardık, evde atariyle de oynardık. Şimdi o karate salonu ve evin altındaki pasaj yerinde duruyor mu hiç bilmiyorum. O evden başka bir semte taşınmak ve başka bir okula başlamak çocukluğumun en büyük değişimi olmuştu herhalde.

      Sil